SEMTTEKİ DİĞER BÂZI ESERLER

Kocamustafapaşa semtinde câmi, kilise, yatır, çeşme gibi, bir kısmı da Mimar Sinan’a ait çok sayıda eser vardır. Bunları araştırıp yazmak istersek başlıbaşına bir kitap olur. Burada sadece birkaç eser hakkında izahat verilecektir.
ARABACI BÂYEZİD MESCİDİ
Hadîkatü’l- Cevâmî’ deki kısa kayda göre Arabacı Bâyezid Mescidi eski bir kiliseden çevrilmiştir. Silivrikapı Caddesi üzerinde bulunuyordu. Mezarının nerede olduğu bilinmeyen Arabacı Bâyezid tarafından çevrilen bu mescidin giderleri Sultan Selim Vakfı’nca karşılanmıştır. 953/1546 tarihli Vakıflar Tahrir Defteri’nde, “üçbin akçe vakfedilmiş oldukça fakir bir hayır eseri” olarak kayıtlıdır. Bizans arkeolojisiyle uğraşan amatör (A.G.Paspatis), profesyonel (A.M.Schneider) araştırmacılar tarafından yeri bulunmayan mescit Karatodori (Caratheodory) ve Demetriadis’in 1881’de yayımladıkları kitapta İstanbul kara tarafı surları haritasında yanlış olarak surların dibinde işaretlenmiştir.

HACI  EVHAT (HACİVAT) CÂMİİ
Yedikule’nin Hacı Evhadettin Mahallesi’nde Hacı Evhat, Hacı Evhat Çeşmesi ve Komodor Zeki Işın sokaklarının kuşattığı arsa üzerindedir. Câmi, tekke, hamam, iki çeşme ve hazîreden oluşan bu küçük külliye 1595’te kasap ustalarından Hacı Evhad tarafından inşâ ettirilmiştir.  “Hacivat Câmii” diye de anılır.
Külliyenin çekirdeğini oluşturan ve aynı zamanda tekkenin tevhidhânesi olarak da kullanılan câmi mimar Koca Sinan eseridir. Abdülmecid (1839-1861), dönemin ilerigelen Nakşibendî şeyhlerinden ve mesnevîhan olan Hüsameddîn Efendi’nin (ö.1864) ricası üzerine câmi ve tekkeyi 1850’de tâmirle, avluya yeni bir şadırvan ilâve ettirmiştir. 1920’de geçirdiği yangınla harap olan câmi-tevhidhâne 1945’de Nâfia Gezer, oğlu Rahmi Gezer ve gelini Emine Dürnev Hanım tarafından ihyâ edilmiştir. Tekkelerin kapatılmasından sonra bakımsız kalan derviş hücreleri ve diğer tekke bölümlerinin yerine son yıllarda Kur’ân Kursu binâsı yapılmış, cümle kapısı yanındaki çeşme bu arada yok olmuştur. Yakın tarihte soyunmalık bölümü yenilenen hamam günümüzde özgün kullanımını sürdürmektedir. Hacı Evhat Çeşmesi üzerindeki pencerelerden soldan ikincisi, bânînin adını veren sülüs hatlı bir kitabeyle donatılmıştır.
HACI KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ
Halvetîyye’nin Sünbüliyye koluna bağlı tekkede Feyzullah Efendi’nin  oğlu ve “Küçük Efendi” sanıyla tanınan Mehmet Abdürreşid Efendi postnişinlik yapmış olduğundan külliye bu isimle bilinmektedir. Hacı Hamza Mahallesi’nde bulunan külliye 1825’te yeniden inşa edilmiş, iki kütüphane eklenmiştir. Külliye, güneyde merdivenli çeşme, batıda Hocakadın, kuzeyde Hacı Evhat sokakları, doğuda da komşu parseller tarafından kuşatılmıştır. Câmi-tevhidhâne ortada çapraz konumda yer alır. Kütüphâne çıkıntı şeklindedir. Vaziyet planına göre su haznesi, hazîre, halvethâne, câmi-tevhidhâne, avlu, selâmlık ve derviş hücreleri, İkinci Murad çeşmesi bulunmaktadır.
       AĞAÇKAKAN CÂMİİ
Çayıra en yakın câmiydi ve orada yaşadığımız yıllarda dört duvarı kalmış bir harâbeydi. Semt sakinlerince onarılmıştır. Bânîsi Debbağ İskender Çelebi, mescidin kıble yönünde yatar. İnşaatı hakkında bilgi yoktur. Kalaycızâde Mehmed Efendi isimli bir şahsın minber kondurmasiyle câmie dönüştürülmüştür. Câmi-tekke hakkındaki mîmârî özellikler ansiklopedilerde mevcuttur.

HADIM İBRAHİM PAŞA CÂMİİ
Evliya Çelebi, ağaçlarla süslü câminin Kānûnî Sultan Süleyman Han vezirlerinden İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığını ve Mimar Sinan’ın eseri olduğunu yazar. Kitâbelere göre inşâ yılının 958/1551 olduğunu biliyoruz. Üç kapısı vardır. Tercüman Gazetesi’nin verdiği (1987) Câmilerimiz Ansiklopedisi:ezanın vaktinde okunmasına özen gösteren Paşa’nın, bu işin takibinin sıhhatli yapılabilmesi için bir ev yaptırıp içine iki yüksek sütun diktirdiğini, sütunlara bir tahta üzerinde makarayla hareket ettirilen birçok kum saatleri koydurduğunu, o evde kim oturuyorsa saatlere bakarak, ezan vakti geldiğinde tahtaya vurup müezzini uyardığını, böylece ezanların zamanında okunmasının sağlandığını” yazmaktadır.


Ali Fakih Câmii
       ALİ FAKİH
Merhum Süheyl Ünver Hoca, İstanbul’un Mutlu Askerleri ve Şehit Olanlar adlı kitabında, Ali Fakih’in Fâtih’in çobanbaşısı olduğunu yazar. Yol penceresinin üzerinde “Fâtih Sultan Mehmed Han Hazretleri’nin Çobanbaşısı Ali Fakih Hazretleri’nin ruhiyçün el-Fâtiha 1328 (1912)” ibâresi okunmaktadır. Hadîkatü’l-Cevâmî de, “Fâtih’in hâdimlerin-dendir” demektedir. Koca bir mahalle bu isimle anılır. Câminin karşısında eski bir mektep ve çeşme de vardır ama, bunların bânîsi Kızlarağası Beşir Ağa’dır.

       BÂLÎ AĞA
Silivrikapısı içinde, muhasarada kendi döğdüğü surların iç tarafındaki Topçubaşı Bâlî Ağa (Bâlî Süleyman Ağa) Mescidi’nin bânîsi olup “Bâlâ Süleyman Ağa” diye bilinmektedir. Fâtih’in İstanbul  kuşatmasında topçu kumandanlarından olan bu zat Ni‘me’l-ceyş’dendir. Mescidi sonraları Sazkâr Kalfa yenilemiştir. Sandukası önündeki levhada :
Bir zaman dîn-i mübîne eyledi hizmet tamâm
Hazret-i Sultan Fâtih ile etti çok gazâ
beyti vardır. Mescidin bulunduğu yer hâlen, burasını ihyâ eden Âdile Sultan ve yakınlarının arzusiyle Bala diye anılmaktadır. 18. asırda ismi Bâlâ Ağa Mahallesi idi. Karşısında Silivrikapı İlkokulu vardır. Câmie Nakşî tarikatına mensup olanlar vaktiyle pek kıymetli eşya vermişlerdir. Bunların bir kısmı hâlen Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ndedir.

RAMAZAN EFENDİ CÂMİİ
Mimar Sinan’ın son eserlerinden olup, Bezirgân-başı (saraya mal veren) Hacı Hüsrev Çelebi tarafından, Halvetîliğin Ramazânî kolunu kuran Şeyh Ramazanüddîn el-Mahfî (1542-1616) adına 994/1586 da inşa ettirilmiştir. Ramazan Efendi hakkında, Afyonkarahisar’da doğduğu, tahsilini burada tamamladığı, tarikata girip hilafet aldıktan sonra İstanbul’a yerleştiğinden başka bir malûmat yoktur.
İznik çinileriyle tezyin edilmiş olan câmi 1782 yangınından etkilenmiş, tâmir görmüş ve 1234 /1818-1919 yıllarında Bestekâr Hammâmizâde İsmail Dede Efendi tarafından esaslı surette tâmir ettirilmiştir. Câmi içinde Ramazan Efendi ile ilk halifelerden altı kişiye ait toplam yedi adet ahşap sanduka vardır. 
       HACI KADIN HAMAMI
Hacıkadın Caddesi üzerinde olup Manoğlu Hüseyin Bey vakfındandır. Hacıkadın  hamamı hâlen faaldir.

       ABDİ ÇELEBİ CÂMİİ  (SANKİYEDİM CÂMİİ)
Mimar sinan’ın 940/1533-34 yılında yaptığı bu câmiin bânîsi Çelebi Abdullah bin Abdurrahman Efendi’dir. Hadîkatü’l-Cevâmî’de “Çilingir Câmii” diye geçen bu câmi için bize büyüklerimizin anlattığına göre; Abdi Çelebi parasını harcamaz, canı birşey istediğinde almaz ve onu “sanki yedim” der biriktirirmiş. İşte o paralarla bu câmiyi yaptırmış. Câmi bugünkü hâlini Serasker Rıza Paşa’nın yaptırdığı tamirle almıştır. Fâtih, Sinanağa Mahallesi, Kırbacı Sokak’da bu isimle ve aynı öyküyle anılan bir câmi daha vardır ki, “Mehmet Şâkir Efendi Mescidi” ve “Keçeci Hayreddin Mescidi” isimleriyle de bilinir.

       DÛHÂNÎYE  MESCİDİ

       Kocamustafapaşa Ali Fakih Mahallesi Dûhâniye Sokağı’ndadır. Bânîsi olup, Yavuz Sultan Selim’le Mısır Seferi’ne katılan Dûhânî Mustafa Bey’in kabri mescidin kuzeybatısında avluda bulunmaktadır. Kanûnî (1520-1566) döneminde inşa edilen mescit kayıtlara göre Mimar Sinan eseridir. Ancak gördüğü tamirler sebebiyle duvarları ve minare kaidesi dışında Sinan çizgilerinden günümüze birşey kalmamıştır.

       HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMELERİ

Fâtih İlçesi’nde sayıları dört olan ve Birinci Mahmud’un Dârüssaâde Ağası Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılan çeşmelerden biri Fâtih Kumrulu Mescid yakınında, diğer üçü Kocamustafapaşa’dadır. Sünbül Efendi Câmii avlusundaki 1150/1737 tarihli çeşme bakımlıdır, suyu akmaktadır. Ali Fakih Câmii’nin karşı köşebaşında, Sıbyan Mektebi’nin yanındaki çeşme 1150/1737’de yaptırılmıştır. Kesme taştan, saçaklı, Türk klasik mimârî üslûbundadır. Mermer kitâbe-sinde Şâir Yümnî’nin yazdığı yedi beyitlik manzûmenin Hicrî 1150 (1737) tarihini veren beyti şöyledir:
Yümniyâ hâcet edip âtşâna târihin dedim.
Nûrdur bu çeşme-i dilcûya gel iç mâ-i sâf.
Çınar Karakolu karşısında hâlen muattal olan üçüncü çeşme de kesme taştan ve klasik tarzdadır. Remzî’nin yedi beyitlik manzumesinin 1150 tarihini veren son beyti,
Remzî zebân-i lûle-i âtşâna dedi tarih
"Mâ iç sebîl oldu ayniyle mâ-i kevser
olan çeşme metruk ve haraptır.
       PERDECİ-BAŞI TÜRBESİ
Kocamustafapaşa'ya giderken Çınar Karakolu’na varmadan sağ kolda Hekimoğlu Ali Paşa Câmii’nin bu tarafa uzanan kapısının ilerisinde açık bir türbe ve yanında içeri girilen geniş bir kârgir kapı vardır. “Fâtih'in perdecibaşısı burada gömülüdür” denmekte ama ismi bilinmemektedir.

       HACI BAYRAM CAN ÇEŞMESİ

İstanbul Çeşmeleri adlı kitabında İbrahim Hilmi Tanışık, bu çeşmenin Silivrikapı dışında mezarlıkların ortasından geçen yol üzerinde olduğunu yazıyor. Bânîsi Hacı Bayram Can’ın kim olduğu bilinmiyor. Çeşme halen mâmurdur. Ancak yol seviyesinin altında kalmıştır, suyu akmamaktadır. Kesme taştan Türk  klasik üslûbunde yapılmıştır,  teknesi kırıktır.
Kitâbesinde “Çeşme-i Hacı Bayram Can, sene milâdî 1548” yazmaktadır. Somunkıran aile mazarlığı bu çeşmenin karşısındaki Büyük çınar ağacının altındadır.


KĀİD MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ
Tanışık, bu çeşmenin Kocamustafapaşa civarında Hacı Hamza Câmii ve Belgrat Kapısı yakınında olduğunu yazmaktadır. Cephesi yontma taştandır. İki satırlık tarih kitâbesi düzgün bir sülüsle yazılmıştır. Bânisi Mustafa Bin Şücâ'nın kim olduğu bilinmiyor. Ancak kāid, “yedekçi, yedek çeken” veya “kumandan” anlamına geliyor. Çeşmenin tarihi şöyledir:
Hazret-i Ağa-yı Kāid Mustafa İbn-i Şücâ,
Bu mahâlde eyledi kevser sebil  (H.978/1570).
       SURP AGOP KİLİSESİ (SULUMANASTIR)
Marmara Caddesi üzerindeki bu kilise Milâdî 1031 yılında yapılmış olup, o tarihler İstanbul’unda Ayasofya’dan sonra ikinci büyük kilise olarak bilinir.
İstanbul’un fethinden sonra Fâtih Bursa’dan getirttiği Ermeni cemaâtini Samatya’ya yerleştirmiştir. Kilise 1660 yangınında hasar görmüş ve 1722’de  Meliton Araboğlu tarafından yeniden inşa edilmiştir.
                                           * * *

No comments:

Post a Comment